Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BU YIL NASIL GEÇTİ?

Bu yıl nasıl geçti? Hadi diyelim sizin için çok güzel geçti; her şeyiniz tıkırında ilerledi çok şükür sağlınız da yerinde e tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacak parayı da kazandınız, sevdikleriniz de yanınızda, e daha ne olsun değil mi? Öyle değil işte, sadece her yıl değil her gün daha çok şeyler ister oldunuz, yetinmeyip daha fazla tükettiniz, paralar geldikçe bu ay yapmasan bile bir sonraki ay yaptınız, mutluluğunuz yetmedi daha çok mutlu olmak için başka yollar aradınız, başka şeyler düşündünüz, sonra kredi kartından borca girdiniz mutlu olmak, kendinizi tatmin etmek için, velhasıl borç kapıya dayandı, neredeyse tüm gününüzü verdiğiniz çalışma saatlerine mesai saatleriniz eklendi, borcu ödeyebilmek için çalışmasanız da başka borçlar yaptınız, mutluluğunuz bir sonraki ay bozuldu artık, mutlu olamayınca sevdiklerinizi de mutlu edemediniz. Sinirleriniz gerildi, en ufak şeylerden tartışma çıkarmaya başladınız, size artık dayanamaz oldular, uzaklaşmaya başladılar onları tanıyamadınız. Ü...

YÜKSEK DAĞLAR

Tutunsak seninle ayın ucundan da yüksek dağlara baksak Oralarda akar mı nehirler diye düşünsek Bilirler mi değerini suların Ayın ucundan sallanırken biz  konuşsak Yeşilliklerini mesela izlesek Ağaçlarının hangi çeşidi var birbirimize sorsak Bilinir mi başka diyarların Neleri yok olduğunu da biz buğulansak Kuşlar uçarken bulutlara doğru biz şaşırsak Ömürleri boyunca çabaladıklarının farkına varsak Bilirler mi insanların Kanatlarının her yere uçamamasının nedeni olduğunu da biz söylesek Anlarlar mı bunu günlerce düşünsek Karla karışık yağmurun değerini anlatsak Şu dünyayı tutanın toprak olduğunu Şakıyanların yüksek dağlardan çıktığını bildirsek...

TUTUŞUM

Bir gelecek istiyorum mesela, sevgiyle büyüdüğüm bu dünyada sevgiler yaymak istiyorum. Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda doğa ile iç içe olup, kendim üretip, kendim yapıp yediğim meyve ve sebzeleri, yaptığım çeşitli yemekleri sevdiğim adama sunmak, çocuklarımı da metropol, maskeler takmış, roller biçilmiş, dünyadan uzak tutarak ve aynı zamanda yabancı bırakmamak istiyorum: Kötüyü bilip iyi olsunlar diye...Çok paramız olmasın mesela, ilkbaharda kurduğumuz sofraların, akşamları dostlarla içtiğimiz çayların, kurduğumuz sohbetlerin bir tadı olsun ve bu tat hiç bozulmasın istiyorum. Yaşadığım 17 yaşlardaki yeni yetme umudumun hiç sönmediği bir gelecek istiyorum. Bir göz odada yaşadığımız kışların sıcacık; çocuklarımın elleri yumuşacık, sevdiğimle bakışlarımız huzurlu olsun istiyorum. Geleceğimde oksijen istiyorum ben oksijen. Bol, doğayla çıkardığımız karbondioksitle dengelenen oksijen istiyorum. Kafamda kurduğum bu dünyanın hiç solmamasını, erişebildiğimizce ışık saçma...

21.11

Almışım elime bir bisküvi bir de çayımı seyrediyorum pencereden yıldızları, daha doğrusu görülebilen birkaç yıldızı... Daha sonra kendi yansımama bakıyorum, gözlerim gözlerime odaklanıyor, ne bisküvi yemeyi ne de çay içmeyi düşünüyorum. Gözüm göz bebeklerime bakıyor ve bunların ışıltılarını düşünüyorum ve sonra diyorum ki kendi kendime eskiden daha canlıydı sanki, daha çabuk canlanırdı en azından. Bilmem kaç zaman geçmiş üstünden diyorum bu sefer azalan yıldızlara bakıyorum, şuanda benim için daha önemsiz olan yıldızlara. Eskiden rüyalarımda yıldızlara giderdim. Şimdilerde yer üstünde kalmaktan, hayata tutunmaya çalışmaktan başka bir şey görmüyorum. Sonra canım birden şarkı açıp dinlemek istiyor bunun da ancak tek bir şarkı olacağını bilip bilgisayardan " Düş Sokağı Sakinleri-Ayrılık" dinliyorum. Bir dinginlik buluyor ki beni sorma, uykum gelmeye başlıyor yavaşça. Üst üste birkaç defa dinliyorum. O kadar çok kaptırmışım ki kendimi çayım soğumuş sonunda. Tıpkı geride kalanlar ...

ZAN

Biliyordum seçimlerimin beni yönlendirdiğini, Kendimin cezasını yine kendim kestiğimi, Tutuklanırım korkusu olmadan, Bilmediğim bir yere hapsettim kendimi. Karışamazlardı ne bana ne de geçmişime, Yaşar ve görürdüm kendimce, Ağır aksak adımlarla giderken, Birden hızlanırdım sevince sevilince. Sevilmek yere sağlam bastırırdı da beni, Ah şu sevmenin yok mu delicesi, Ruhumu zan altında bırakırkenki halini, Tutamadım hapsettim her şeyimi.                                                     Büşra ÖNDAR

GİDİŞİN

Herkes severdi seni; Gülüşünü, Bakışını, Herkes seni izlerdi; Hayata tutunma şeklini, Bırakmayışını, Güç bela duruşunu, Herkes dinlediği şarkı sendi; Yalnızlıklarından kurtuluşları, Gençliklerini hatırlayışları, Herkesin severek izlediği bir dizi idin sen; İçlerini ısıtan, Özlerini hatırlatan, Herkes gidişine çok üzüldü senin; Gençken yolda bıraktıkları bir hüzün, Bir hatıra, Unutamayacakları iz bildiler seni.                                                     Büşra ÖNDAR

BİR FİLM/KALDIRIM SERÇESİ ( La Môme(La Vie En Rose))

Zorluklarla ve hastalığıyla savaş halinde bir hayat geçirmiş küçük Piaf... Sanırım her izlediğimde duygulandıracak nadir biyografi filmlerinden. Küçüklükten ünlü olana dek hep sokaklarda yaşayan daha doğrusu sokakta hayat bulan ve ünlü olduktan sonra amansız hastalığıyla şarkı söylemeye çalışan Edith Piaf'ın hayatını ancak  böyle bir oyuncu canlandırabilirdi: Marion Cotillard... Her izlediğimde oyunculuğuna hayran kalıyorum, deliksiz filmi izliyorum, hem Piaf'ın yaşadığı onca şey hem de Cotillard'ın kendine çeken oyunculuk büyüsü beni duygu yüklü olmama neden oluyor. Sanırım en çok etkilendiğim sahneler Marcel'in ölümü( Edith'in hayatının aşkı), son sahnelerde ölüm döşeğindeyken hayalinde babasının ona küçükkenki vitrinde gördüğü oyuncak bebeği alması, bir de her seferinde şarkı söylemenin ona nefes olduğunu belirtmesi... Film her ne kadar kapalı sonbahar, kış havalarında çekilse de Edith'in sevgi dolu cümleleri ve sevmenin ne kadar önemli, güzel bir şey olduğu ...

BİR KİTAP/ RUH VE BEDEN- LOİC WACQUANT

Resim
Loic WACQUANT- Ruh ve Beden/ Kitap Kapağı Bugün sizlere çok önceden almış olduğum - kütüphanemde okuyacak o kadar çok kitap var ki-  fakat bu yaz okumaya fırsat bulduğum bir etnografik araştırma kitabı olan Loic Wacquant'ın Ruh ve Beden- Acemi Bir Boksörün Defterleri hakkında öznel yorumumu da katarak kısa bir bilgi vereceğim. Kitap öncelikle Nazlı Ökten'in çevirisiyle Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nden çıkma. Bende birinci baskısı yani 2012 yılındaki baskısı mevcut. Kitaplarda ilk baskılar her zaman değerlidir bana göre. Konumuza dönecek olursak kitabın isminden yola çıkarak Fransız yazarın(Fransız olduğunu kitapta çokça belirtiyor) "ruh" olarak bahsettiği Amerikalı siyahi gettoların boks mesleğine duydukları bağ, "beden" ise bu bağla her ne olursa olsun ortaya koydukları şeyi kastediyor. "Acemi bir boksör" olarak bahsettiği ise bizzat saha araştırmasını bir boksör olarak kendisinin gerçekleştirdiğidir. Hal böyle olunca "Beyaz bir F...

DEÜ İZİSYOM- SİBER SALDIRILAR VE DOLANDIRICILIK MAĞDURLARI TOPLANTISI

Resim
2 Kasım'da öğrencisi olduğum Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü'nde gerçekleşen Siber Saldırılar hakkında çok faydalı bir toplantıya katıldım. Toplantı, İZİSYÖM'ün (İzmir İl Stratejik Planlama Yönetişim ve Uygulama Merkezi) 38. Farkındalık Toplantısı adı altında yapıldı. Çok fazla uzatmadan size Siber Saldırılar ve Dolandırıcılık hakkında bilgiler vermek istiyorum. Öncelikle toplantıdaki konuşmacıları takdim etmek istiyorum: Prof. Dr. Vahap Tecim'in başkanlığında, Hukukçu Yrd. Doç Dr. Koray Doğan " Telefon ve Bilişim Yoluyla İşlenen Dolandırıcılık Suçu" hakkında, İzmir Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele ekibinden Komiser Ali Tokul " Güvenli İnternet Kullanımı, Güvenli Kart Kullanımı, Güvenli Sosyal Medya Kullanımı ve Güvenli Alışveriş" hakkında,  Sinara Labs Phishing Solutions'dan Ozan Uçar " Siber Saldırılar ve Beyaz Şapkalı Hackerlerin Rolü" hakkında, son olarak TEB'ten Şahin Gör " Bankacılık Sektörü ve Siber Saldırı...

TÜRK DİZİLERİNİN SÜRELERİNİ KISALMASINI SEYİRCİ DE İSTİYOR!

Hep ister dururuz; televizyon karşısına oturduğumuzda o çok sevdiğimiz dizinin reklam olmadan saatler boyu dönüp durmasını. Fakat bu dizi sektöründe imkansız derecede. E nihayetinde buna ben de dahil olmak üzere dizi sürelerinin kısalmasını istiyoruz. Sonuçta saatler boyu ekrana kilitlenmek, dakikalar boyu reklam seyretmek, zamanla sürenin uzunluğundan dolayı dizi konularının, karakterlerinin çıkmaza girip "klasik" leşmesini hiçbirimiz istemiyoruz. Bir de zamanla bizim internet üzerinden ve yabancı kanallardan Amerikan, İngiliz, Kore yapımı dizilerle tanışıp ve onların senaryolarına ve bölüm sürelerine hayran kaldıkça kendi dizilerimizi sorgular olduk.  Bu konu yapımcı ve oyuncu bakış açısından çok konuşulmuş ve değerlendirilmiş ve sonucunda birçok yapımcı ve oyuncu bu konudan şikayetçi. Örneğin Onur Ünlü bir konuşmasında bu konudan bahsetmişti. (O zamanlar Leyla ile Mecnun ekranlardaydı). Leyla ile Mecnun'un 1 saat 20 dakikalık dizi süresini kısaltmak istediklerini hatt...

GİDENE HİTABEN

Bugün üzücü iki haber aldım, ikisi de ölüm üzerineydi; biri yaşlı, biri gençti. Durdum ve düşündüm. Beni korkutan ölüm müydü neydi diye. Hayır değildi, ölümden korkmuyordum, ölümün ardında bıraktıklarından korkuyordum. Düşündüm biraz daha;  evleneli daha 1 yıl olmamış "yârim, sevdiğim" diye seven bir adamın acısını düşündüm. Eşine yazdığı son yazısını okudum, veda ederken de aynı cümleleri söylüyordu ona yalnız tek farkla: "yârim, sevdiğim'i kaybettim"... Diğer yandan da anneyi kaybetmek ve çevrendeki herkesin gittikçe azalması, kolay şeyler değildi. Hep deriz geride kalanlara uzun ömür versin diye ama o uzun ömür onlarsız kim bilir nasıl geçecek bunu düşünmeyiz. En başta da dediğim gibi ölüm korkunç değildi benim için, beni korkutan ardında bıraktığı hayatlar, yakıp yıktığı kaleler... Ölüm olmasın mı? Olsun elbet, ama sevdiklerimizle aynı anda ölemez miyiz?                                   ...

SENİN AŞKLA

Gökte hilal,yüzümüzde pembelik  Sözüm sözüne inanır kendiliğinden Yıldızlar dinler der bu tam bizlik Işıldamaya başlarlar aniden Sonra biz bakarız yıldızlara tebessüm ederek Bir dilek tutarız şans getirsin  Kaderlerimiz birleşsin diye tutularak  Bu gece fırtına oluşmamasını umarak Şekilleri değişir yıldızların ay buğulanır gökte Bizim de üstümüzün grisi gider inerek  Yüzümün pembeliği bedenimizle buluşur  Gönlümüzde neler varsa ruhumuzla karışarak Senin aşkla kavuşmanı izlerim kendimi tutamayarak Bilmezsin beni ne kadar da karmaşığım Ay'ı gören yıldızlar gibi bir tek sende çözülürüm  Artık başka ne isterim sana kavuşarak                                                                        Büşra ÖNDAR

29 EKİM'E ÖZEL / ATATÜRK ÇİÇEĞİ (POİNSETTİA)

Resim
Bugün dışarı çıktım,hem ufak tefek işlerim vardı hem de yakın arkadaşımla buluşacaktım. İşlerimi hallettikten sonra arkadaşımla buluştum ve koyu bir sohbet yaptık, neler konuştuğumuz bizde kalsın. Kafeden kalkıp biraz dolaşalım istedik ve Migros'a girdik. İkimiz de büyük market gezmesini seviyoruz e bir de bakım ürünlerinde indirim olunca dayanamadık. Ve markete girdiğimizde önümüze şimdi aşağıya koyacağım tabloyla karşılaştık. Hem mutlu oldum hem de tebrik ettim. Atatürk Çiçeği Bu fotoğrafta gördüğünüz çiçeğin adı Türkçe ismiyle Atatürk çiçeği. İsmini çoğu kez duymuştum ama hiç canlı bir şekilde görmemiştim, isminden kaynaklı mı bilmiyorum ama arkadaşımla tam anlamıyla ilk görüşte bayıldık. Özellikle bazı yapraklarındaki kırmızı rengine aşık olduk. Çok güzel bir kırmızıydı tam bayrağımızın kırmızısındandı. Çiçeğine ve yapraklarına dokunduğumda içimi çok yumuşak bir his kapladı. Çiçek ve yapraklarında aynı kadifemsi doku vardı. Sürekli dokunmak ve bakmak istedim. Tıpkı Atatür...

TURUNCU

Biliyorum kaybettim kendimi Tökezleyeceğimi tahmin ederken Kan kırmızısından da koyu  Ateşin içinde buldum kendimi Yapmamam gerekirdi Elimi kolumu bağlayan bu şey Beni alt etmemeliydi Perşembe'den sonraki gündü Tutamadım savurdum kendimi  Biliyordum seninleydi her şey  Bilemezdim gideceğini Ne güneşin sarısı  Ne de ateşin kırmızısı ısıtır artık içimi  Turuncu günler yakın bana Gelme yoksa bırakmam seni.                                                            Büşra ÖNDAR

BİL KENDİNİ

Uzun zamandır yazmıyorum. Bu işler harbiden hissetme işiymiş. Hayatın akışına kapılıp gidiyormuşum. Beni çevreleyen olaylar beni bırakmıyor. E beynimin bana yaptığı oyunlar da cabası. Bunun haricinde tüketim ve popülerizm meraklısı topluma(keşke popülizm olsa) kendimi adapte etmiş ve onlarsız yapamaz olmuşum. Meraklılığım farklı bir şeyler öğrenmek değil, sadece daha fazla tüketip daha fazla mutlu olmak olmuş. Bu girdap beni bırakmazken ben de bu durumdan hoşnut olmuşum. Giderek toplumlar sahteciliğe yönelirken bizi durduran kimse olmamış yada bizi uyandıran. Birileri karşımıza dikilip kollarımızdan sarssa bize gerçekten hissetmemiz gerekenleri anlatsa,hissettirse ne de güzel olurdu. Tutunacak dal ararken popüler kültür insanlığı beni çekmiş içine. Artık hepimizin bu dünyaya güzel bir şeyler katma zamanı geldi. Üretkenliğimizi popüler olsun diye değil de farklılık, farkındalık yaratmak için kullanmalı. Çünkü dünyamız gittikçe küçülüyor, aşağı düşüyor, güneş sisteminin üçüncü büyük geze...

BUĞULU YOLLAR

Resim
(Sandro BOTTICELLI- The Birth Of Venus. 1485) resminden bir kesit Nefessiz kaldığımda, Nefesimi ayarlayamaya çalıştım.  İlk defa tutamadığımda hıçkırıklarımı, Uzun zamandır ağlamadığımı anladım.  Kuru bir daldan düşen son yaprakta, Tellere tutunmaya çalıştım.  Kırılmış şeylerin nihayetinde demiş ya Ahmet Hamdi Evet kırıldım  Ama daha çok kırılmamaya çalıştım.  Rüzgarın uğultusu da beni  Huzur için kandırmaya yetmedi İçim içim döküldü içimdekiler Zamanı geldiğinde susmayı da bilmediler.                                                                                                                                 Büşra ÖNDAR

UMUDU TUTMAK

Mutluluk, sevinç ve bunlarla gelen huzur o kadar garip ki. Garip olan hissettiğin an değil, mutluluğun başladığı süre ve o süre zarfına gelene kadarki  yaşadığın kötü hisler ve ben bugün bu saatte o kadar sevindirici bir haber aldım ki kendimi sıkışmış gibi hissettiğim şu günlerde hani birden elinize ufak bir çiçek tutuşturulmuş gibi bir haberdi benim için. Öyle bir çiçek ki bu; sevginin hiç bitmediğini, duaların hiç boşa çıkmadığını, ilahi adaletin dünyaya yansıdığını gösterdi. Birtakım kötülerin bir yere kadar kötü olacağını, attıkları her çizik kat ve kat sert bir şekilde geri döneceğini ve ne yazık ki bunları kötülerin hiçbirinin anlamayacağını, iyilerin de bunu çok iyi bildiği şu evrende umudun asla ve asla bitmemesi gerektiğini sürekli düşünemesem bile biliyordum hep. Mutlu olmak istersem dibimde bile aramamam gerektiğini 500 kilometre öteden hissettiğim bir annenin sevinç çığlıklarını ve gözyaşlarını hayal ettiğim saatler şimdi bunlar. Bu, bana hem güç verdi hem de ileride ç...

BİR SERGİ/ MODA 360 DERECE SERGİSİ

Resim
Bugün sizlere BBKSM'de ( Buca Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi) yer alan Moda 360 ° sergisindeki izlenimimi aktaracağım. Sergi İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Tekstil ve Tasarım Bölümü öğretim elemanları tarafından hazırlanmış. Moda kelimesi ne kadar doğru bilmiyorum ama sanatı 360 derecede gösterdikleri doğrudur. Her alandan bir tasarım karşımızı çıkıyor. İllüstrasyon, moda, seramik, lif sanatı,fotoğraf gibi birçok şekilde farklı yaratıcı zamanın ötesinde ve biraz da komik(birkaç tasarım beni güldürdü.) tasarımlar görebilirsiniz. Takdire şayan doğrusu. Aşağıdaki fotoğraftan göreceğiniz üzere bu sergi birçok yerli ve yabancı ustadan çıkmış durumda.   Moda 360 derece Afiş Doç. Dr. Şölen Kipöz, Yrd. Doç. Dr. Duygu Ebru Öngen Corsini, Yrd. Doç. Dr. Dilek Himam Er, Özge Dikkaya Göknur, Jörn Fröchlich, Angela Burns, Elif  Tekcan, Duygu Kocabaş Atılgan, Jovita Kurnaz ve Prof. Dr. Elvan Özkavruk Adanır'ın tasarımları yer alıyor.  Her tasarım b...

07/10/2016

Onun için neler yaptığını o bilmezken, kendi dalganda boğulurken, neler yapabileceğini düşünmek, her şeyiyle göze almak, göze almayı istemek bu saatten sonra zorlaşıyor. Büyük harflerini sığdırdığın yutkunmalarına artık dayanamayıp gereği yok diyebiliyorsun bir müddetten sonra. Hiçbir şey onun elini tutup bu lanet dünyaya karşı koymakla kalmıyor, ona da karşı koyman gerekiyor, değerinin olmadığını hissettiğin andan sonra... Diyorsun ki hadi çabalayayım bir şey yapmalıyım ki değer kazanayım... Olmuyor kendi tırnaklarını kendi elini batırdığın zaman... Aç kapıyı bile diyemiyorsun ağlayarak. Çünkü karşılaşacağın yüzden emin değilsin. Üzgünüm bile diyemiyorsun. Üzgünsün ama üzgün olmanın anlamı yokmuş gibi hissedip kendi cehenneminde yanmaya başlıyorsun. Kendi canının yarısı elinden kayıyormuş gibi... Tutacaksın onu bunu sen biliyorsun fakat ya elin kanarsa?                                      ...

BİR YAZAR/ CHUCK PALAHNİUK

Resim
Yeraltı edebiyatının prensi... Amerikalı yazar deyişini pek yapmadığımız büyük yükselişte olan ileriki zamanlarda "klasik yazar"lara girecek olan tehlikeli bir Amerikan edebiyatçı..." Hakikatın kurgudan daha garip olduğunu" belirtir ilk cümlesinde kendinden bahsederken. Tabi ki bunu derken de yalnızca ilginç yaşamlara sahip olanların garipsediğini de belirtir. 1962'de doğan Washington da yetişmiş daha doğrusu Washington merkeze bayağı uzak bir yerde yetişmiş yazar kendisi. Aile kavramını nasıl bilir bilinmez ama boşanmış bir ailenin çocuğudur. Tam da ergenlik çağında boşanmış anne ve babası. Belki de bluğ çağında yaşadığı bu olay onu bu denli farklı yazar yapmaya iten temel nedendir, bilinmez. Neden Chuck diye sorulacak olursa, onunla ilk 2012 yılında Dövüş Kulübü(Fight Club) kitabıyla tanıştım. Aslında Palahniuk'e ilgi duymamın bilinçaltımdaki nedeni de 2010 yılında dershane hocamın ders molasında bize Fight Club filmini övmesi ve izletmesi. Hiçbir şey anla...

BİR KİTAP/ THE PROFESYONEL-YÜCE ZEREY

Resim
Yüce ZEREY- The Profesyonel En son okuduğum, kitap kapağını yeni kapattığım kitaptır kendisi. Öncelikle Yüce Zerey hakkında kısa bir bilgi vermek gerektiğini düşünüyorum. Yüce Zerey, 1979 Bursa doğumlu ve ekonomi alanında Bilgi Üniversitesi artı olarak London School Of Economics de lisans yapmış bir yazardır. Yine aynı şekilde Marmara ve Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Şuanda Radikal gazetesinde ve CNN Türk bünyesinde düzenli olarak köşe yazıları yazmaktadır. Kısaca The Profesyonel kitabını yazması tesadüf değildir. Ekonomiyi ve piyasayı iyi bilen aynı zamanda pazarlama müdürü olarak iş tecrübesine sahip olan kitabın isminden de anlaşılacağı gibi kendisi bir "Profesyonel"dir. Kitap kapağı ise koyduğum fotoğrafa bakılırsa günümüz internet dünyasına uyum sağlamış biraz farklılık yaratmış. Bizim de yaptığımız gibi kitap kapağına kendi ismini " @yucezerey" şeklinde yerleştirmiş. Arka kapağına kinayeli ama bir o kadar çekici özetin özeti bi...