Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SENİN AŞKLA

Gökte hilal,yüzümüzde pembelik  Sözüm sözüne inanır kendiliğinden Yıldızlar dinler der bu tam bizlik Işıldamaya başlarlar aniden Sonra biz bakarız yıldızlara tebessüm ederek Bir dilek tutarız şans getirsin  Kaderlerimiz birleşsin diye tutularak  Bu gece fırtına oluşmamasını umarak Şekilleri değişir yıldızların ay buğulanır gökte Bizim de üstümüzün grisi gider inerek  Yüzümün pembeliği bedenimizle buluşur  Gönlümüzde neler varsa ruhumuzla karışarak Senin aşkla kavuşmanı izlerim kendimi tutamayarak Bilmezsin beni ne kadar da karmaşığım Ay'ı gören yıldızlar gibi bir tek sende çözülürüm  Artık başka ne isterim sana kavuşarak                                                                        Büşra ÖNDAR

29 EKİM'E ÖZEL / ATATÜRK ÇİÇEĞİ (POİNSETTİA)

Resim
Bugün dışarı çıktım,hem ufak tefek işlerim vardı hem de yakın arkadaşımla buluşacaktım. İşlerimi hallettikten sonra arkadaşımla buluştum ve koyu bir sohbet yaptık, neler konuştuğumuz bizde kalsın. Kafeden kalkıp biraz dolaşalım istedik ve Migros'a girdik. İkimiz de büyük market gezmesini seviyoruz e bir de bakım ürünlerinde indirim olunca dayanamadık. Ve markete girdiğimizde önümüze şimdi aşağıya koyacağım tabloyla karşılaştık. Hem mutlu oldum hem de tebrik ettim. Atatürk Çiçeği Bu fotoğrafta gördüğünüz çiçeğin adı Türkçe ismiyle Atatürk çiçeği. İsmini çoğu kez duymuştum ama hiç canlı bir şekilde görmemiştim, isminden kaynaklı mı bilmiyorum ama arkadaşımla tam anlamıyla ilk görüşte bayıldık. Özellikle bazı yapraklarındaki kırmızı rengine aşık olduk. Çok güzel bir kırmızıydı tam bayrağımızın kırmızısındandı. Çiçeğine ve yapraklarına dokunduğumda içimi çok yumuşak bir his kapladı. Çiçek ve yapraklarında aynı kadifemsi doku vardı. Sürekli dokunmak ve bakmak istedim. Tıpkı Atatür...

TURUNCU

Biliyorum kaybettim kendimi Tökezleyeceğimi tahmin ederken Kan kırmızısından da koyu  Ateşin içinde buldum kendimi Yapmamam gerekirdi Elimi kolumu bağlayan bu şey Beni alt etmemeliydi Perşembe'den sonraki gündü Tutamadım savurdum kendimi  Biliyordum seninleydi her şey  Bilemezdim gideceğini Ne güneşin sarısı  Ne de ateşin kırmızısı ısıtır artık içimi  Turuncu günler yakın bana Gelme yoksa bırakmam seni.                                                            Büşra ÖNDAR

BİL KENDİNİ

Uzun zamandır yazmıyorum. Bu işler harbiden hissetme işiymiş. Hayatın akışına kapılıp gidiyormuşum. Beni çevreleyen olaylar beni bırakmıyor. E beynimin bana yaptığı oyunlar da cabası. Bunun haricinde tüketim ve popülerizm meraklısı topluma(keşke popülizm olsa) kendimi adapte etmiş ve onlarsız yapamaz olmuşum. Meraklılığım farklı bir şeyler öğrenmek değil, sadece daha fazla tüketip daha fazla mutlu olmak olmuş. Bu girdap beni bırakmazken ben de bu durumdan hoşnut olmuşum. Giderek toplumlar sahteciliğe yönelirken bizi durduran kimse olmamış yada bizi uyandıran. Birileri karşımıza dikilip kollarımızdan sarssa bize gerçekten hissetmemiz gerekenleri anlatsa,hissettirse ne de güzel olurdu. Tutunacak dal ararken popüler kültür insanlığı beni çekmiş içine. Artık hepimizin bu dünyaya güzel bir şeyler katma zamanı geldi. Üretkenliğimizi popüler olsun diye değil de farklılık, farkındalık yaratmak için kullanmalı. Çünkü dünyamız gittikçe küçülüyor, aşağı düşüyor, güneş sisteminin üçüncü büyük geze...

BUĞULU YOLLAR

Resim
(Sandro BOTTICELLI- The Birth Of Venus. 1485) resminden bir kesit Nefessiz kaldığımda, Nefesimi ayarlayamaya çalıştım.  İlk defa tutamadığımda hıçkırıklarımı, Uzun zamandır ağlamadığımı anladım.  Kuru bir daldan düşen son yaprakta, Tellere tutunmaya çalıştım.  Kırılmış şeylerin nihayetinde demiş ya Ahmet Hamdi Evet kırıldım  Ama daha çok kırılmamaya çalıştım.  Rüzgarın uğultusu da beni  Huzur için kandırmaya yetmedi İçim içim döküldü içimdekiler Zamanı geldiğinde susmayı da bilmediler.                                                                                                                                 Büşra ÖNDAR

UMUDU TUTMAK

Mutluluk, sevinç ve bunlarla gelen huzur o kadar garip ki. Garip olan hissettiğin an değil, mutluluğun başladığı süre ve o süre zarfına gelene kadarki  yaşadığın kötü hisler ve ben bugün bu saatte o kadar sevindirici bir haber aldım ki kendimi sıkışmış gibi hissettiğim şu günlerde hani birden elinize ufak bir çiçek tutuşturulmuş gibi bir haberdi benim için. Öyle bir çiçek ki bu; sevginin hiç bitmediğini, duaların hiç boşa çıkmadığını, ilahi adaletin dünyaya yansıdığını gösterdi. Birtakım kötülerin bir yere kadar kötü olacağını, attıkları her çizik kat ve kat sert bir şekilde geri döneceğini ve ne yazık ki bunları kötülerin hiçbirinin anlamayacağını, iyilerin de bunu çok iyi bildiği şu evrende umudun asla ve asla bitmemesi gerektiğini sürekli düşünemesem bile biliyordum hep. Mutlu olmak istersem dibimde bile aramamam gerektiğini 500 kilometre öteden hissettiğim bir annenin sevinç çığlıklarını ve gözyaşlarını hayal ettiğim saatler şimdi bunlar. Bu, bana hem güç verdi hem de ileride ç...

BİR SERGİ/ MODA 360 DERECE SERGİSİ

Resim
Bugün sizlere BBKSM'de ( Buca Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi) yer alan Moda 360 ° sergisindeki izlenimimi aktaracağım. Sergi İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Tekstil ve Tasarım Bölümü öğretim elemanları tarafından hazırlanmış. Moda kelimesi ne kadar doğru bilmiyorum ama sanatı 360 derecede gösterdikleri doğrudur. Her alandan bir tasarım karşımızı çıkıyor. İllüstrasyon, moda, seramik, lif sanatı,fotoğraf gibi birçok şekilde farklı yaratıcı zamanın ötesinde ve biraz da komik(birkaç tasarım beni güldürdü.) tasarımlar görebilirsiniz. Takdire şayan doğrusu. Aşağıdaki fotoğraftan göreceğiniz üzere bu sergi birçok yerli ve yabancı ustadan çıkmış durumda.   Moda 360 derece Afiş Doç. Dr. Şölen Kipöz, Yrd. Doç. Dr. Duygu Ebru Öngen Corsini, Yrd. Doç. Dr. Dilek Himam Er, Özge Dikkaya Göknur, Jörn Fröchlich, Angela Burns, Elif  Tekcan, Duygu Kocabaş Atılgan, Jovita Kurnaz ve Prof. Dr. Elvan Özkavruk Adanır'ın tasarımları yer alıyor.  Her tasarım b...

07/10/2016

Onun için neler yaptığını o bilmezken, kendi dalganda boğulurken, neler yapabileceğini düşünmek, her şeyiyle göze almak, göze almayı istemek bu saatten sonra zorlaşıyor. Büyük harflerini sığdırdığın yutkunmalarına artık dayanamayıp gereği yok diyebiliyorsun bir müddetten sonra. Hiçbir şey onun elini tutup bu lanet dünyaya karşı koymakla kalmıyor, ona da karşı koyman gerekiyor, değerinin olmadığını hissettiğin andan sonra... Diyorsun ki hadi çabalayayım bir şey yapmalıyım ki değer kazanayım... Olmuyor kendi tırnaklarını kendi elini batırdığın zaman... Aç kapıyı bile diyemiyorsun ağlayarak. Çünkü karşılaşacağın yüzden emin değilsin. Üzgünüm bile diyemiyorsun. Üzgünsün ama üzgün olmanın anlamı yokmuş gibi hissedip kendi cehenneminde yanmaya başlıyorsun. Kendi canının yarısı elinden kayıyormuş gibi... Tutacaksın onu bunu sen biliyorsun fakat ya elin kanarsa?                                      ...

BİR YAZAR/ CHUCK PALAHNİUK

Resim
Yeraltı edebiyatının prensi... Amerikalı yazar deyişini pek yapmadığımız büyük yükselişte olan ileriki zamanlarda "klasik yazar"lara girecek olan tehlikeli bir Amerikan edebiyatçı..." Hakikatın kurgudan daha garip olduğunu" belirtir ilk cümlesinde kendinden bahsederken. Tabi ki bunu derken de yalnızca ilginç yaşamlara sahip olanların garipsediğini de belirtir. 1962'de doğan Washington da yetişmiş daha doğrusu Washington merkeze bayağı uzak bir yerde yetişmiş yazar kendisi. Aile kavramını nasıl bilir bilinmez ama boşanmış bir ailenin çocuğudur. Tam da ergenlik çağında boşanmış anne ve babası. Belki de bluğ çağında yaşadığı bu olay onu bu denli farklı yazar yapmaya iten temel nedendir, bilinmez. Neden Chuck diye sorulacak olursa, onunla ilk 2012 yılında Dövüş Kulübü(Fight Club) kitabıyla tanıştım. Aslında Palahniuk'e ilgi duymamın bilinçaltımdaki nedeni de 2010 yılında dershane hocamın ders molasında bize Fight Club filmini övmesi ve izletmesi. Hiçbir şey anla...

BİR KİTAP/ THE PROFESYONEL-YÜCE ZEREY

Resim
Yüce ZEREY- The Profesyonel En son okuduğum, kitap kapağını yeni kapattığım kitaptır kendisi. Öncelikle Yüce Zerey hakkında kısa bir bilgi vermek gerektiğini düşünüyorum. Yüce Zerey, 1979 Bursa doğumlu ve ekonomi alanında Bilgi Üniversitesi artı olarak London School Of Economics de lisans yapmış bir yazardır. Yine aynı şekilde Marmara ve Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Şuanda Radikal gazetesinde ve CNN Türk bünyesinde düzenli olarak köşe yazıları yazmaktadır. Kısaca The Profesyonel kitabını yazması tesadüf değildir. Ekonomiyi ve piyasayı iyi bilen aynı zamanda pazarlama müdürü olarak iş tecrübesine sahip olan kitabın isminden de anlaşılacağı gibi kendisi bir "Profesyonel"dir. Kitap kapağı ise koyduğum fotoğrafa bakılırsa günümüz internet dünyasına uyum sağlamış biraz farklılık yaratmış. Bizim de yaptığımız gibi kitap kapağına kendi ismini " @yucezerey" şeklinde yerleştirmiş. Arka kapağına kinayeli ama bir o kadar çekici özetin özeti bi...

KENDİNE GEÇİŞ

Resim
İn ce kağıt kesiğinden önce sevgisiz, Kasım'dan önce yaşarsın Ekim'i kimsesiz, Hasretin naifliğini yaşamak istersin suküt  Bir şekilde, dokunabilmek acıtır sessiz sessiz... Yüzü şiir olmuş biri, Kendin olmuşsun mecnuni,  Bu dünyanın çölü nerde gitmeden bilemezsin amma;  İçinde yarattığın feryat eden çölde durursun merdümgiriz merdümgiriz... Perdelerini kapatırım gece olunca gözlerinin, İki çift dua dilerim kirpiklerine, Hasretin güzel geçiyor da  Dokunmak yakıyor beni gecenin ikisinde.                            Büşra ÖNDAR

BİR KİTAP/ TAHT OYUNLARI SERİSİ( GAME OF THRONES)

Resim
Taht Oyunları/ Kitap Kapağı , Günümüz dünyasında belkide Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi serilerinden sonra en fazla sükse yapan kitap serisidir.(Burada dizi olarak Sherlock'u unutmamak lazım.) Sükse yapmasının en büyük nedeni sanıyorum ki dizinin mükemmel derecede güzel olması her şeyden öte kitaplardaki karakterlerin oyuncularla bütünleşmesi. Fakat dünyada şöyle bir kesim var: Ne olursa olsun herhangi film ve dizinin önce kitapları okunması gerektiği sonra izlenmesi gerektiğini düşünen yada hiçbir şekilde izlemeyip sadece kitaplarının okunması gerektiğini düşünenler. Taht Oyunları serisi bu kategorinin dışında; önce dizisi izlenmeli sonra kitapları okunmalı. Nedeni de kitapta çok fazla karakterin olması. Kemik bir kadro karakter var fakat ufak karakterler de gidişatı değiştirebiliyor. Kısaca kitaptaki her karakter önemli hiç konuşmayan Hodor bile... O yüzden dizideki karakterlere bakıp yaşanan olaylara, dönen dolapları(!) izleyip kitabı okuduğunuzda inanın ki kitap çok...