WWF YAŞAYAN GEZEGEN 2020 RAPORU'NDAN

   



  Biliyorsunuz ki 2020 yılı, tüm dünya için yaşamımızı sorguladığımız, alışkanlıklarımızı değiştirdiğimiz, bir şeyleri zorla yaptığımız bir yıl oldu. Dünya bir virüsle uğraşırken aslında o virüs, insanlığa gelmiş bir uyarı olduğunu gördü. Belki de uyarılar hep vardı. Gezegenimiz sürdürülebilir olmaktan ziyade daha çok sona yaklaşıyor. Doğa belki de insanlığın artık bilinçsiz tüketiminin durmasını istiyor. Pandemi dönemi sadece o "uyarılar"dan bir tanesi... Tüm bu yaşananlar ışığında WWF (World Wide Fund for Nature) -Dünya Doğayı Koruma Vakfı- bizlere 2020 yılının son Yaşayan Gezegen Raporu'nu sundu. Bu rapor, dünyanın şu zamana kadar geldiği son noktayı acı gerçekleriyle önümüze seriyor. Ben de sizlere o rapordan önemli kesitler sunarak bizlerin farkındalığını artırmayı sağlamak istiyorum.

     Raporun başında şu cümleler yer alıyor. "Doğa, dünyanın her köşesinde milyonlarca yıldır tanık olmadığımız bir hızla kayboluyor. Gıda ve enerji üretme ve tüketme şeklimiz ve mevcut ekonomik modelimizin çevreye karşı bariz ihmalkârlığı nedeniyle, doğal dünya yok olma sınırlarına dayandı. Doğa ile bozulan ilişkimizin açık bir göstergesi olan COVİD-19 salgını, biz insanların sağlığı ile gezegenimizin sağlığı arasındaki derin ilişkiyi gün yüzüne çıkardı." Tüm bu cümleler yazının başında dediğim şeyleri destekliyor. Bu cümlelerin sonrasında Sanayi Devrimi ile beraber yaşanan doğa tahribatından ve diğer canlıların yaşam alanlarının törpülenmesinden bahsedilerek "doğa için alarm" veriliyor. Yaşam Gezegen Endeksi ile yaşayan memeli ve diğer canlıların sayısal verileri sunularak şu cümleler söyleniyor: "2020 küresel Yaşayan Gezegen Endeksi, izlenen memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarında 1970’ten 2016’ya ortalama %68’lik bir azalma görüldüğünü ortaya koydu." Düşünebiliyor musunuz yüzde altmış sekizlik bir azalmayı? En basit yolla şöyle düşünelim; şu anki  oturduğunuz evinizi hayal edin... Yıllar geçtikçe evinizdeki bir bölüm, bir alan kayboluyor. Üstelik düzenli bir oranda da kaybolmuyor. Bir yılda yüzde beşlik kısım giderken diğer yılda yüzde on ikilik kısım kayboluyor. Seneler sonunda yaşadığınız, yuvam dediğiniz o evinizin yarısından fazlası gitmiş... Ne kadar acı değil mi? Bir o kadar da korkunç. İşte gezegenimiz, biz de dahil yaşayan tüm canlıların yuvası, üstelik bu yuvayı yaşatabilir, sürdürebilirliğini sağlamak gibi bir imkanımız var. Betonarme evimizin kaybolan bölümlerini yerine getiremeyebiliriz ama gezegenimizi koruyup, sürdürebilirliğini sağlayıp, doğanın döngüsel yaşam işleyişini sağlayabiliriz.

     Yaşayan Gezegen Raporu'nda ayrıca bir bölgeye özellikle dikkat çekiliyor: Amerika Kıtası'nın tropikal bölgelerinde yaşanan iklim değişikliği oranı korkunç düzeyde. Şöyle ki "Amerika Kıtası’nın tropikal alt bölgelerine karşılık gelen endeksteki %94’lük düşüş, tüm bölgelerde gözlenen en çarpıcı sonuç. Bu düşüşün arkasında, çayırların, savanların, ormanların ve sulak alanların dönüşümü, türlerin aşırı kullanımı, iklim değişikliği ve yabancı türler gibi etkenler yatıyor." deniliyor. Bilinçsiz yapılan sulama ve çevre politikaları aşırı kullanıma itmiş durumda. Böyle giderse belki de o çok sevdiğimiz "kahve"mizi içemez hale geleceğiz. Kim ister? 

     Gelelim kuraklığa... Son zamanlarda birçok sivil toplum kuruluşu, yerel yönetimler susuzluktan ve kuraklıktan bahsedip uyarılarda bulunuyor. Bir uyarı da WWF Raporu'ndan: "Tatlısu biyoçeşitliliği, denizlerimiz veya ormanlarımızdakinden çok daha hızlı azalıyor. Mevcut verilere göre, 1700 yılından; bu yana küresel sulak alanların yaklaşık %90’ını kaybettik ve son küresel haritalar, insanın milyonlarca kilometre uzunluğundaki nehirleri ne ölçüde değiştirdiğini ortaya çıkardı. Bu değişiklikler tatlısu biyoçeşitliliğini derinden etkiledi ve izlenen tatlısu türlerinin popülasyon eğilimleri keskin bir düşüş yaşadı. Tatlısu Yaşayan Gezegen Endeksinde, izlenen 944 memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık türünü temsil eden 3.741 popülasyonun ortalama miktarı, 1970’ten bu yana yılda %4’e karşılık gelecek şekilde %84 oranında azaldı." Sayısal veriler çok ağır senaryoların habercisi değil mi? Bu şekilde tüketmeye devam edersek eğer, tüm dünyayı saracak kuraklık kaçınılmaz görünüyor. Bunun yanında raporu okuduğunuzda içinizi burkacak bir haber de görüyorsunuz. Bu haber şöyle: "Avusturalya’nın Torres Boğazı’nda yer alan 5 hektarlık bir mercan adasında yaşayan mozaik kuyruklu sıçanın (Melomys rubicola) kapsamlı aramalara rağmen izine rastlanmayınca, 2016’da neslinin tükendiği açıklandı. Mozaik kuyruklu sıçan, doğrudan iklim değişikliği nedeniyle yok olan ilk memeli türü. Bu kemirgen dünyadan silinmiş durumda. Bununla beraber, iklim değişikliğine karşı hemen harekete geçilmesi gerektiğini hatırlatan ölümsüz bir işaret olarak yaşamaya devam edecek." Bu işaret bizlerle yaşamaya devam edecek. 2016 yılında kaybettiğimiz ilk memeli canlı, böyle giderse son memeli canlı da olmayacak. Unutmayın, binlerce sayıda yaşayan memeli canlılar gibi biz insanlar da memeli bir canlıyız. Kendi sonumuzu kendimiz hazırlamamalıyız. Rapordaki şu cümle çok önem arz ediyor. "İNSANIN REFAHI DOĞANIN SAĞLIĞINA BAĞLIDIR." Doğamız sağlıklıysa biz de sağlıklıyızdır. Sağlıklı bir insan huzurlu da olur mutlu da. 

      Son olarak raporun sonlarına doğru söylenen şu cümlelerde yazımı bitirmek istiyorum: "COVID-19, doğanın bize mesajıdır. Bu mesajı, faaliyetlerimizi dünyaya zarar vermeyecek sınırlar içinde yürütmemiz gerektiğine dair bir uyarı olarak da okuyabiliriz. Aksi halde, çevremiz, sağlığımız ve ekonomimiz için ortaya çıkacak sonuçlar felaket boyutunda olacaktır." Mesajı al ve harekete geç! Sen geçersen herkes geçer. Bizim doğaya ihtiyacımız var, doğanın da bize. Unutma, harekete geç!

NOT: Metnin tamamına ulaşmak için; https://wwftr.awsassets.panda.org/downloads/2020_yaayan_gezegen_raporu_ozet_10_09_2020.pdf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

29 EKİM'E ÖZEL / ATATÜRK ÇİÇEĞİ (POİNSETTİA)

EN İYİ MASKARA OLABİLİRSİN: THE BALM MAD LASH BLACK MASCARA

TIRNAK BAKIMININ EN GÜZEL PARÇALARI: FLORMAR NAİL CARE SERİSİ