EN BÜYÜK SORUN: SEVGİSİZLİK
İnsan hayatı boyunca kaç defa kendini yalnız hisseder? Birden fazla olduğu aşikardır. Hele ki bu, ergenlik zamanlarında had safhadadır. Küçüklüğümüzden bu yana bu ana bize şunu öğrettiler yada şöyle diyeyim: Kimsenin ilk nasihati bize "Sev bu hayatı, sev, sevil..." olmadı. Nedendir acaba? Sevgisizlik insanı daha güçlü yaptığı için mi? Sevgi, insanı daha güçsüz yaptığı için mi? Düşünüldüğünde iki sorunun ortak iki noktası var: İnsan ve "daha" sını istemek. "Daha" sına kavuşunca çok "daha" iyi, mutlu güçlü vs. olacağını sanmak. Sanmak diyorum çünkü insanoğlunun bu kısır döngüsü bir türlü bitmiyor.
Milyon yıl öncesinden bu yana insanlar, birbirlerini, çok sevdiği için yada çok sevildiği için cezalandırılmıştır. Bir başka açıdan baktığımızda cezalandırmışlardır da. Çünkü "çok sevmenin" nehirde delikli bir botla ilerlemek olduğu düşünülmüştür. Rahattır ama çok tehlikelidir, ilerledikçe kişiye zarar verir, buna bir son verilmezse sonu ölümle sonuçlanabilir de...
Fakat sorun şu ki o bota biz nasıl bindik? Bizi oraya kimler getirdi? En başında da dediğim gibi sevmek öğretilseydi, gösterilseydi eğer tüm bu sevgisizlik ve sevgisizliğin getirdiği acı şeyler oluşmayacaktı. Her şeyin fazlasını isteyen insan, sevgiyi istemede, sevgiyi göstermede neden cimridir? Neden daha kaotik bir dünya oluşturma peşindedir. Bu, beyin sapından kaynaklanıyor olsa gerek. Çünkü beynimizin üç bölümünden en alt bölümü olan beyin sapımız, korku ve endişeyi geliştirir ve insanları durdurmaya hatta gerilemeye iter. Dünya'ya sığmayıp yeni gezegenler, diğer gezegenlere taşınmayı bulan bizler hâlâ sevmekte çok cimriyiz. Üstüne üstük çok sevince çevremizden yadırganırız. Bir kız çocuğun annesine sımsıkı sarılıp onu öpmesini gördüğümüzde ilk başta garip bir şeymiş gibi bakarız. Halbuki içimizi ısıtmaz mı bu an? Peki ya çok sevilince... İçimiz sıkılır, durgunlaşır, belki tam tersi olur hareketlenir ve karşımızdakine agresifleşebiliriz. Utanmadan bir de "Sevme beni." diyebiliriz.

Sevgisizlik vebasına yakalanmamalı, yakalanılacaksa bu sevgi vebası olmalı, hepsi bu kadar basit. Belki de kendi kafamızdan uydurduğumuz, nakaratı "La la la la" olan bir şarkı ile söyleyerek yürümeliyiz yolumuzda, belki de koşmalıyız. Tek şey sevgiyi tutmak. Her güzel şey sevgiyi tutmakla biter.
Büşra ÖNDAR
Yorumlar
Yorum Gönder